Evet 9 Mayis 2014 Cuma gunu Avustralya’ya yerlesmek uzere
ayak bastigimiz 9 Mayis 2006’dan bu yana tam 8 yilimizi bitirmis olduk. 8 yil
ne kadar da cabuk gecti. Halbuki buraya gocmenlik icin basvurdugumuz, telaslari
yasadigimiz zamanlar dun gibi.
Bu 8 yilda neler oldu?
9 Mayis 2006’da buradaki yasantimiza basladik. Finansal
olarak cok guclu gelememistik maalesef. Butcemiz ve burda is bulma kolayligi
bakimindan kendimize 3 ay sure bictik. Yani 3 ay icinde esim ve benden en
azindan birimiz is bulamazsak Turkiye’ye donecektik. Kararimiz bu sekilde idi.
Geldigimiz gibi arkadaslarlarimiz bizi misafir ederlerken
bizde kiralik ev tutmak icin ev arayislarimizi yaptik. Sonunda yine bir Turk’un
sahibi oldugu bir evi kiraladik. Evimize bazilari sifir yeni, bazilari ikinci
el olmak uzere esyalarimizi almaya basladik. Esimin o zamanlar Ingilizce
seviyesi cok uygun olmadigi icin bir an once is bulma sorumlulugu benim
uzerimdeydi. Ben bir bilgisayar muhendisiyim. Buraya 2004’te gelisimizde is
piyalasalari daha mi iyidi bilemiyorum ama 2006’nin Mayis’inda geldigimizde
durumun o sekilde (2004 Ekim’indeki gibi) olmadigini anlamamiz cok uzun
surmedi. Tuttugumuz eve yerlesme telasi, Avustralya’ya gocmen olarak gelen
herkesin yapmasi gereken yasal islemler vs gibi islemler ile ugrasmalarimiz
bittikten sonra Mayis ayinin son gunleri ve Haziran ayinin basi itibariyle son
surat islere basvurmaya basladim. Turkiye’de calistigim alanda yaptigim
basvurular bir sekilde pozitif sekilde sonuclanmadi nedense. Is gorusmeleri
aslinda fena gecmiyordu ama sonuc bir turlu gelmiyordu. Yasamak icin Melbourne’u
secmistik ve Sydney’deki islere basvurmak istemiyordum. Bir sekilde
Melbourne’de is bulmam gerekiyordu anlayacaginiz. Yoksa yolun sonu tekrar
gerisin geriye Istanbul’du. Bir is gorusmesinde gorusmeyi yapan acentanin bana
“baska pozisyonlar ile ilgili gorusmelerin var mi?” sorusu uzerine “evet su
anda 4 ayri pozisyon icin gorusme halindeyim” demem uzerine, “istedigin kadar
isle ilgili gorusme yapiyor ol, is gorusmeleri faturalarini odemez” demesi hala
kulaklarimda cinliyor gibi. Aslina bakarsaniz bu soylem benim is aramamda
taktiksel bir degisime de sebep oldu diyebilirim. Turkiye’de tecrubeli oldugum
alan disinda da is aramaya ve o islerede basvurmaya basladim.
Sonucta Avustralya’daki ilk isimi yine burada yasayan Turk
grubunun arasinda bir maillesme sonucu tanistigim bir Turk’un (yani su andaki
mudurum) yardimi ile buldum. Bu is, tecrubem olmayan bir alandaydi ama
adaptasyonum uzun surmedi ve calisma ortami Istanbul’dan sonra cok rahat ve
stressiz gelmisti. Bu sekilde kendimize bictigimiz 3 ayin dolmasina yaklasik 3
hafta kala 17 Temmuz 2006’da Melbourne’deki ilk isime baslamis oldum.
Sonrasinda, esim Ingilizce kursuna basladi. Onun alaninda is
bulmasi Agustos 2007’i buldu.
2009 yilinin Nisan ayinda Avustralya vatandasligimizi aldik
ve hem Turkiye hem de Avustralya vatandasi olarak ‘cifte vatandas’ kategorisine
gecmis olduk.
Yine bu 8 sene zarfinda hayatimizdaki en buyuk degisiklik
tabii ki aramiza 2009 Ekim ayinda katilan kizimiz oldu. Ilerleyen yazilarda
Avustralya’da daha dogrusu Melbourne’de bebeklikten itibaren cocuk yetistirmek
ile ilgili yazilarim olacak. Sadece yazilarimin arasi uzun olabilir bu konuda
okuyucularim lutfen kusura bakmasinlar ancak hayatin ritmine ayak uydurmak
burada da cok kolay degil. Dolayisi ile yazi yazacak bos vakit bulabilmek kolay
olmuyor. Ama mumkun oldukca yazacagim.
Ben 2006 Temmuz’da basladigim isyerimde hala calismaya devam
ediyorum 8 seneyi devirmek uzereyim kismetse. Calistigim yer Melbourne’un
baskenti oldugu Victoria hukumetinin bir departmani. Avustralya’da is
kanunlarina gore isverenler calisanlarina ‘long service leave’ yani uzun donem
sadakat izni denilebilecek bir izin veriyorlar. Bu izin 10 sene hizmet icin 3
ay olarak uygulaniyor genelde. Tam emin degilim ama bu butun heryerde bu
sekilde uygulaniyor sanirim. Gectigimiz sene benimde bu izni hakketmeme 3 yil kaldi
derken is yerimde uygulanan kurallarin degistirilmesi sonucu 7 sene hizmetten
sonra bu izni orantili olarak (7 sene icin 3 ayin %70’i seklinde)
kullanilabilir hale getirdiler. Bakalim kullanabilirsem tabii ki boyle bir izni
hayatimda ilk defa almis olacagim. Avustralya’ya gocmen olarak gelmeden once
Turkiye’deyken bir isyerindeki en uzun calisma surem 4 seneydi. Su siralar su
andaki isyerimde bu sureyi ikiye katlamak uzereyim.
Buradaki 8 sene zarfinda guzel seyler yasadik. Doganin, piknik,
kamp olayinin dibine vurduk. Dogada yaptigimiz piknik kahvaltilar arkadas
grubumuzla bir araya geldigimiz guzel anilar oldular. Yazin cok sicak kavurucu
havalar haricinde diger zamanlarda hep yapabildik boyle piknikleri artik
Istanbul’da dogaya ne kadar hasret kaldiysak hicte sikilmadik bundan. 8 sene
icinde 2008, 2010 ve 2012 yazlarinda (Turkiye yazlarinda) olmak uzere 3 kere
Turkiye’ye tatile geldik. 1 kere Sydney tatili ve 1 kerede Yeni Zellanda’nin
guney adasi (Christchurch deprem yasayip yikilmadan once gormus olduk) olmak
uzere buyuk tatillerimizi yaptik. Daha henuz maalesef Queensland tarafina bir
tatile gidemedik, Gold Coast ve Great Barrier Reef bolgesini henuz goremedik.
Umarim ileride gorebiliriz oralarida. Bunlari buradaki yasam standardindan
biraz ornek verebilmek adina listeledim. Ayrica Turkiye’de bazi kisilerden
duymustuk; yani onlar yanlis biliyorlardi; iste Avustralya’ya gocmen olarak
gittiniz mi, 5 sene ulke disina cikamiyormussunuz, hukumet izin vermiyormus
falan, filan. Bu tip kulaktan dolma yanlis bilgileri kirmak adina yazdim
ayrica.
Istanbul’daki hayatimiza gore neler degisti?
En buyuk degisiklikler tabii ki de cografik ve iklimsel degisiklikler.
Yani guney yarim kurede yasayip, yazi Aralik-Ocak-Subat aylarinda, kisi da
Haziran-Temmuz-Agustos aylarinda yasamak, Turkiye gunu yasamaya devam ederken
bizim burada gece uykusunda olmamiz ve biz uyanipta islerimize geldigimizde
Turkiye’nin gece uykusunda olmasi gibi. Burda kis mevsimiyken, Turkiye’ye
tatile gidince kistan yaza gittigimiz icin cok ilginc oluyor ve vucudumuz hemen
uyum sagliyor oraya ama tatil bitipte buraya kisa donunce tam tersi oluyor ve
yol yorgunlugu ve jetlag bir turlu bitmek bilmiyor gibi oluyor.
Az stress, cok lay lay diyebilirim kisaca. Az stress kismi
son 1-2 yilda biraz artmis olsada hala Istanbul seviyesine cikmis degil. Her
yil yapilan listelerde sikca dunyanin en yasanabilir sehri ilan edilen (ama
bana gore degil, olmamali) Melbourne’de yasiyoruz. Sehircilik bakimindan
gercekten iyi bir sehir. Bu anlamda Istanbul’u ozledigimi soyleyemem. Cok
duzenlli. Gerci dedigim gibi son 1-2 senede burada da bayagi bir trafik problemi
olusmaya basladi gibi. Uzun mesafe gitmek problem olabiliyor sabah ve aksam is
saatlerinde cok yogun oldugundan. Ama yogunluk Istanbul gibi 24 saat degil
ancak aksam 7’e kadar devam ediyor diyebilirim. O saatten sonra azalan trafik
genelde gece 10’dan itibaren in ile cin’in maclarina sahne olmaya basliyor
diyebilirim (ancak bu hafta ici aksamlari gecerli bir durum). Cuma ve Cumartesi
geceleri yollar yine bayagi kalabalik oluyor zira insanlar disarida yemek
yemeyi ve gece hayatini seviyorlar genelde.
Is yasantimiz daha duzenli; yukarida da belirttigim gibi ben
burada bir devlet kurulusunda calisiyorum. Ise baslangic ve bitis saatlerimiz
Istanbul’daki is hayatima gore daha duzenli ve haftalik calisma saatimiz daha
az diyebilirim. Resmi olarak haftalik calisma saatimiz 38 saat. Bu tabii ki is
yukune gore degisiyor aksam mesai yapan arkadaslar oluyor cok seyrekte olsa ama
insanlar genelde ofiste gec saate kadar durmak yerine aksam evden isyerine
baglanarak calismayi tercih ediyorlar. Cumartesi ve Pazar gunu ise gidipte
mesai yapmak gibi bir kavram ise yok diyebilirim en azindan benim calistigim
kurulusta benim calistigim IT departmaninda.
Melbourne Istanbul’a gore iklim bakimindan acik hava
aktivitelerine daha uygun bir sehir diyebilirim. Kisin havanin yumusak olmasi
sebebiyle rahatlikla disarida zaman gecirmek mumkun oluyor. Istanbul'a gore en
buyuk degisim bu olsa gerek. Birseyler yapalim dedigimiz zaman aklimiza hep dis
mekan aktiviteleri geliyor ve ic mekan aktivitelerine pek takilmiyoruz
diyebilirim. Alis veris merkezlerine gezmek icin degil gercekten alis veris
yapmak icin gidiyoruz genelde. Gezmek amacli degil.
Bu 8 yilda hayatimizda degisen ve bizi kotu sekilde
etkileyen en buyuk sey tabii ki de annelerimize, babalarimiza ve kardeslerimize
olan uzakligimiz ve onlari 2 senede (en azindan simdiye kadar) bir gorebiliyor
olmamiz ve kizimizin onlarin yoklugunda buyumesi ve o tip akraba kavramlarina goreceli olarak uzak (Turkiye’de onlara yakin olarak yetismesine gore) yetisiyor olmasi. Neyse
bu konulari ilerleyen yazilarda irdelemeye calisicagim.
Bu yazimin sonunda gectigimiz hafta Turkiye’de, Soma’da
meydana gelen feci maden kazasi sonucu hayatlarini kaybedenlere Allah’tan
rahmet, ailelerine ve yakinlarina bas sagligi, sabir ve kuvvet dilerim. Tek
temennim kaza ile ilgili sorumlularin gereken cezalari almalari ve Turkiye’de
OH&S yani Is Yeri Guvenligi standartlarinin bir an once istenilen seviyeye
getirilmesi ve bu tip kazalarin minimuma indirgenmesidir.
Bir sonraki yazimda biraz Avustralya tarihinden
bahsedecegim.
Saglicakla kalin…